📞 0 505 646 24 50📍 Alsancak/İzmir
İzmir Araç Değer Kaybı Avukatı, Trafik Kazası Tazminat Avukatı, İzmir Boşanma Avukatı, İzmir Miras Avukatı, İzmir İş Hukuku Avukatı, İzmir İdare Avukatı, İzmir Tapu Avukatı, İzmir Kira Avukatı

Merve Kolman

24 Mart 2024

Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma Davası

Zina/ aldatma sebebiyle boşanma davası, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda yer almaktadır. Zinanın var olması için öncelikle geçerli bir evlilik birliği var olmalıdır. Bu evlilik birliği sürecinde eşlerden birisi, eşi dışında bir karşı cinsle cinsel ilişki yaşamış ise zina söz konusu olmaktadır. Aldatılan eş zinaya dayanarak boşanma davası açabilir.

Zina / Aldatma Nedir?

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda zina, evlilik birliği devam ederken eşlerden birisinin eşi dışında bir karşı cinsle ilişki yaşaması olarak kabul edilmiştir. Bu tanıma göre, bir cinsel ilişkinin zina sayılabilmesi için bu ilişkinin karşı cinsle yaşanmış olması lazımdır. Evli olan bir kadının başka bir kadınla cinsel ilişki yaşaması ya da evli olan bir erkeğin başka bir erkek ile cinsel ilişki yaşaması 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre zina olarak kabul edilmemektedir. Hayvanlarla yaşanan cinsel ilişki de Türk Medeni Kanunu’na göre zina olarak kabul edilmez. Eşlerden birisi karşı cinsle bir cinsel ilişki yaşadığı takdirde bu durum zina olarak kabul edilmekte ve Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesine göre de boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Zina, 161. maddede mutlak ve özel boşanma sebebi olarak sayılmıştır. Zina nedeniyle açılacak olan boşanma davası, evlilik birliğinin temelden sarsılması gerekçesine dayanılarak açılmaktadır. Aldatılan kadın ya da erkek Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinde yer alan evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayanarak boşanma davası açabilir.

Zina / Aldatma Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları


Zina/aldatma mutlak ve kusura dayalı bir boşanma nedenidir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Boşanma Sebepleri başlığının 161. maddesinde zina sebebiyle boşanma düzenlenmektedir. 161. madde uyarınca eşlerden biri zina yaptığı takdirde diğer eşin boşanma davası açmaya hakkı vardır. Dava açmaya hakkı olan aldatılan eş, zina yapıldığını öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde ya da zina eyleminden itibaren 5 yıl içerisinde dava açabilmektedir. Bu süreler içerisinde dava açılmadığı takdirde dava hakkı düşmektedir. Önemle belirtmek gerekir ki affeden eşin dava açmaya hakkı olmamaktadır. Aldatılan eş, aldatıldığını öğrenmiş fakat eşini affedip hayatına devam etmiş ise Kanun, bu eşe dava açma hakkı vermemektedir.

Aldatma sebebiyle boşanma davasının açılabilmesi için eşler arasında geçerli bir evlilik olmalıdır. Aldatan eş kusurlu bir şekilde karşı cinsten bir üçüncü kişi ile cinsel birliktelik yaşamış olmalıdır. 161. maddeye göre zina nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için aranan şartlar şu şekildedir:

  • Eşler arasında geçerli ve mevcut bir evlilik bulunmalıdır.
  • Aldatan eş, karşı cinsle cinsel birliktelik yaşamış olmalıdır.
  • Aldatan eş aldatmada kusurlu olmalıdır.
  • Aldatılan eş, affetmemiş olmalıdır.

Evlilik Birliğinin Mevcudiyeti

Zina nedeniyle boşanma davasının açılabilmesi için eşler arasında geçerli ve mevcut bir evlilik birliği bulunmalıdır. Eşlerden birisi, evlilik birliğindeki sadakat yükümlülüğüne aykırı bir şekilde eşinden başka bir karşı cinsle cinsel ilişki yaşamış olmalıdır. Evlilik gerçekleşmeden ya da evlilik sona erdikten sonra eşlerden birisinin başkasıyla yaşadığı cinsel birliktelikler zina olarak kabul edilmemektedir.

Evlilik birliği mutlak butlanla sakat ise bu durumda evlilik birliğinin ortadan kalkması için de mahkeme kararına ihtiyaç duyulmaktadır. Mahkeme kararı kesinleşmeden önce tanıma uygun bir şekilde cinsel birliktelik yaşanmış ise bu fiil de zina olarak kabul edilir.

3. Kişi ile Cinsel İlişki Yaşanması

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, karşı cinsten iki insanın öpme, sarılma, okşama gibi davranışlarını zina olarak kabul etmemektedir. Cinsel ilişki gerçekleşmediği takdirde bu şekilde devam eden davranışlar zina olarak kabul edilmez. Zina kapsamına giren cinsel ilişki, toplum içerisinde sergilenebilen davranışlardan değildir ve bu yüzden de ilişkinin boyutu her zaman kestirilememektedir. Bu yüzden de Yargıtay davacı taraftan zina yapıldığına dair tam ispat getirmesini beklemektedir. Vicdani kanaatin oluşmasını sağlayacak emareler, mahkeme tarafından zinanın varlığı için yeterli sayılmaktadır. Örneğin; eşin karşı cinsle mesajlaşmaları, karşı cinsle bir otel odası kiralamaları ya da bir yatakta beraber çekilmiş fotoğraflarının bulunması zinanın oluştuğuna dair yeterli delil olarak kabul edilmektedir.

Aldatan Eşin Kusurlu Olması

Zina yapan eş zina eylemini bilerek ve isteyerek gerçekleştirmiş olmalıdır. Zina eylemi sırasında eşin ayırt etme gücü yerinde olmalıdır. Kişinin kendi iradesi dışında kendisine uyuşturucu verilmişse ya da yoğun bir fiziksel şiddet kullanılarak kişi bayıltılmış ise bu durumlarda eş kusurlu kabul edilmemektedir. Kişinin kendi iradesi ve kontrolü dışında gerçekleşmiş olan cinsel ilişki zina olarak kabul edilmemektedir. Ayrıca ciddi bir yaşam tehlikesi altında eş tecavüze uğramış ise bu durumda eşin kusurlu olup olmamasına ya da baygın olup olmamasına bakılmaz; eşin zina yaptığı kabul edilemez. Fakat malvarlığına yönelik bir tehdit varsa ve bu şekilde korkutularak cinsel ilişki gerçekleştirilmişse bu durum zina olarak kabul edilecektir.


Aldatılan Eşin Diğer Eşi Affetmemiş Olması

Aldatılan eşin aldatan eşi affetmesi, dava hakkını ortadan kaldıran sebeplerden birisidir. Bu af sözlü ya da yazılı olarak gerçekleştirilmiş olabilir. Ayrıca zina eylemi aldatılan eş tarafından bilinmesine rağmen hiçbir şey olmamış gibi evliliğe devam edilmiş olması da zımni af olarak kabul edilmektedir. Aldatılan eşin zina eyleminden dolayı eşini affettikten sonra bu zinaya dayanarak boşanma davası açması mümkün değildir. Fakat yeniden bir aldatma söz konusu olursa eş boşanma davası açabilir.

Aldatılan eş, zina nedeniyle açılmış olan boşanma davasından feragat etmiş ise, aynı zina eylemine dayanarak bir daha boşanma davası açması mümkün değildir. Bu feragat işleminden sonra başka bir zina gerçekleşmişse boşanma davası açılabilir.

Zina / Aldatmanın İspatlanması

Zina/aldatma sebebine dayanarak boşanma davası açmak isteyen eş bu iddiasını ispatlamak zorundadır. Zina davalarında tam ispat aranmamaktadır. Bu nedenle tanık dâhil her türlü delille mahkemeye başvurulması mümkündür. Önemli olan mahkemede zinanın var olduğuna dair yeterli vicdani kanaatin oluşmasını sağlamaktır. Zina davalarında yemin teklif edilemez. Aldattığı iddia edilen eş zinayı ikrar etmiş olsa dahi mahkeme bu ikrar ile bağlı olmamaktadır. Hukuka aykırı bir şekilde delil elde edilmiş ise bu delil yasak delil niteliğinde kabul edilmektedir. Bu yasak deliller mahkeme tarafından boşanmaya dayanak teşkil etmemektedir. Fakat eşler ortak yaşam alanlarından yer alan ve diğer eşe ait olan bir eşyayı mahkemeye delil olarak sunabilirler. Bu tür deliler yasak delil olarak sayılmamaktadır. Ayrıca bu eşyalar, mahkemenin boşanma kararına dayanak teşkil edebilirler.

Aldatıldığını iddia ederek dava açan eş hukuki yollardan elde ettiği her türlü delille iddiasını ispatlayabilir. İddiasını ispatlamak zorunda olan eş, zinaya dayanarak boşanma davasını açmış olan eştir.

Zina / Aldatma Nedeniyle Boşanma Davasında Deliller

Kanun, zinanın ispatlanması açısından özel bir delil aramamaktadır. Aldatıldığını iddia eden eş bu iddiasını hukuki yollardan elde ettiği her türlü delille ispatlayabilir. Zina sebebiyle açılmış olan boşanma davalarında çok çeşitli delillerin mahkemeye sunulduğu görülmektedir. Bu delillere evlilik dışı ilişkinin yaşandığını kanıtlayan fotoğraf, video, otel kayıtları, mesajlar, kredi kartı ekstreleri ya da arama kayıtları örnek olarak verilebilir. Zinanın yapıldığını iddia eden eş, bu delillerden birine ya da birkaçına dayanarak boşanma davası açabilir. Önemli olan eşin bu delili hukuka uygun yollardan elde etmiş olmasıdır. Hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller yasak delil olarak kabul edilmekte ve mahkeme tarafından boşanmaya dayanak sayılmamaktadır.

Yargıtay Zina Kriterleri

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin E. 2020/4133, K. 2020/4617 sayılı kararı: Davacı taraf olan kadın evlilik birliğinin sarsılmasına ve zinaya dayanarak boşanma isteminde bulunmuştur. Mahkeme davacının zinayı öğrenmesinden itibaren 6 ay içerisinde davayı açmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Fakat evlilik birliğinin temelden sarsılması gerekçesine de dayanıldığı için dava kabul edilmiştir.

Davalı erkek N.D. isimli kadınla uzun zamandır cinsel birliktelik yaşamaktadır. Fakat N.D. daha sonra erkekten ayrılmak istemiş ama davalı erkek bunu kabul etmemiş ve N.D. ‘yi tehdit etmeye başlamıştır. Bu durumda da N.D. davacı kadından yardım istemiş ve bu sayede de davacı zinayı 2014 yılının Aralık ayında öğrenmiştir. Davacı, 2014 yılının Aralık ayında zinayı öğrenmiş ve boşanma dilekçesini 20.02.2015 tarihinde vermiştir. Bu durumda hak düşürücü süre olan 6 ay dolmamıştır ve mahkemenin sürenin dolduğu yönünde vermiş olduğu karar yerinde değildir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin E. 2020/3070, K. 2020/4486 sayılı kararı: Dava, boşanma talebine ilişkindir. Olayda tarafların eşit kusurlu olduğu belirlenmiştir. Fakat kadının beyanları yetersiz kalmış ve erkeğin kusurlu olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmamıştır. Eşini aldatan kadının tam kusurlu olduğu kabul edilmiştir.

Böyle bir durumda da tarafları tam kusurlu kabul etmek yanlıştır. Erkek, maddi ve manevi zararlarından dolayı tazminat talebinde bulunmuş, bu talebi mahkeme tarafından reddedilmiş fakat bu ret kararı yerinde olmamıştır. Davalı kadın boşanmada tam kusurlu kabul edilmiştir ve yoksulluk nafakası talep etmesi mümkün değildir. Kadının yoksulluk talebi reddedilmelidir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin E. 2020/1854, K. 2020/3542 sayılı kararı: Davacı kadın 9 Mart 2015 tarihinde evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayanarak boşanma talebinde bulunmuştur. 6 Haziran 2016 tarihinde usule uygun ıslah dilekçesi vermiş ve davasını terditli hale getirmiştir. Zina olmadığı takdirde evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayanılarak boşanma talebinde bulunmuştur. 6 aylık hak düşürücü süre davanın açıldığı tarih baz alınarak değerlendirilmelidir. Davacı kadın, eşinin 14 Kasım 2014- 16 Kasım 2014 tarihleri arasında başka bir kadınla aynı uçakla Antalya’ya uçtuğunu ve aynı otel odasında kaldığını iddia etmiş ve bu iddiasını da ispatlamıştır. Mahkemenin 6 aylık sürecin dolduğu yönündeki kararı yerinde olmamıştır ve bozmayı gerektirmektedir.

İzmir Araç Değer Kaybı Avukatı, Trafik Kazası Tazminat Avukatı, İzmir Boşanma Avukatı, İzmir Miras Avukatı, İzmir İş Hukuku Avukatı, İzmir İdare Avukatı, İzmir Tapu Avukatı, İzmir Kira Avukatı

Avukat İhtiyacınız Mı Var?

Hukuki destek için Avukat Merve Kolman'a ulaşın.

Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma Davası Hakkında Merak Edilenler

Sıkça Sorulan Sorular

Zina gerçekleştiğinin kabul edilebilmesi için eşlerden birisinin karşı cinsle bir cinsel ilişki yaşamış olması lazımdır. Eşcinsel ilişkiler, Yargıtay kararlarında zina olarak kabul edilmemiştir. Eşcinsel ilişki söz konusu olduğunda haysiyetsiz yaşam sürmeye dayanılarak boşanma davasının açılması mümkündür.

Zina/aldatma nedeniyle boşanma davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise eşlerden birisinin yerleşim yeri ya da eşlerin davadan önce son altı ay birlikte yaladığı yerdir. Aile Mahkemelerinin olmadığı yerde Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla davaya bakmaktadır.

Zina/aldatma sebebiyle boşanma davasının ne kadar sürede açılması gerektiği Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinde düzenlenmektedir. Bu maddeye göre zinayı öğrenen eş davayı,öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde ya da herhalde zinanın gerçekleşmesinde itibaren 5 yıl içerisinde açmalıdır. Hâkim, davanın açıldığı süreyi re’sen gözetmektedir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda zina ya da aldatma suç olarak sayılamamıştır. Kanun’da suç olarak kabul edilmeyen bir eyleme de polisin müdahale etmesi mümkün değildir.

Aldatılan eşin 3. kişiden manevi tazminat alabileceğine ilişkin Kanun’da herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu konuya ilişkin Yargıtay farklı davalarda farklı kararlar vermiştir. Yargıtay, 2017 yılında verdiği kararlarda aldatılan eşin 3.kişiden tazminat talep edemeyeceği kabul etmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun kararına göre de aldatma durumunda 3.kişinin aldatılan eşe tazminat ödemesi için gerekli koşulların oluşmadığı kabul edilmiştir.

Zina yapan/aldatan eş affedilmiş ise affeden eşin dava hakkı ortadan kalkmaktadır. Zina sözlü ya da yazılı olarak affedilebilir. Hiç zina olmamış gibi evlilik birliğine devam edilmesi de eşin affedilmesi olarak kabul edilmektedir. Zina yapan eşini affeden eş, aynı zina eylemine dayanarak dava açamamaktadır. Yeniden bir zina söz konusu olduğunda bu zina af kapsamında kabul edilmemektedir ve aldatılan eşin dava hakkı mevcuttur.